KADIN-LIK!!!







KADIN – LIK !!!

Liseyi kız okulunda okudum, kadınlar çoğunlukta olan iş yerlerinde çalıştım, ilkokulda beş yıl boyunca kadın öğretmenim oldu, ve babasız büyüdüm, hiç erkek kardeşim de olmadı, hayatımda örnek aldığım, hep o muhteşem kadındı… Yaşadığım ortamdan dolayı çok kadın tanıdım, çok kadın hikayesi dinledim, kadınları çok gözlemledim. Sanırım kadınları tanıdım, çoğunu anladım, kendimi anlayamadıklarımın yerine koymaya çalıştım. Özetle kadın olmayı, kadınları hep sevdim, kendi hemcinslerimle hep gurur duydum. Ergenlikte genellikle erkek olmaya özenilir ya, özellikle memleketimizde onlar daha özgürdür, istedikleri saatte dışarı çıkar, aile daha az karışır, ya da pek çok kız onları daha güçlü görür nedense hep onlara özenilir, benim hiç öyle bir özentim olmadı, sadece bir dönem bana karışmayan, ilerici, modern, özgür birlikte gezebileceğim bir ağabeyim olmasını istedim. Bu kadar çok kadın tanımak demek, bu kadar da çok erkek tanımak demek. Kiminin babası, kiminin erkek kardeşi, kiminin eniştesi, kiminin kocası, kiminin sevgilisi ya da patronu… farklı rollerde olsalar da kadınların hayatlarındalar ve ben de o kadınları tanıdıkça, hayatlarındaki erkekleri de tanıyorum. Pek çok hikaye dinliyorum, gözlemliyorum. Tüm bu deneyimler sonucu artık tüm dünyanın kabul ettiği gibi, erkek dünyasıyla kadınınki apayrı. Onlar tek düze bir hayat yaşıyorlar, bizse pek çok dünyayı bir araya getirmeye çalışıyoruz. Aslında “erkek dünyası”nda kendimize yer açmaya, sesimizi duyurmaya, kişiliğimizi ortaya koymaya çabalıyoruz.

Kadınlara hayranlığım onların bu karmaşık yapısından mıdır, çok yönlülüğünden midir, her ne kadar ezik, duygusal gözükseler de aslında işi bitiren, sorunu çözen onlardır. Kadınsız bir hayatın çok renksiz ve sıradan olacağını düşünüyorum, o tür filmleri bile seyretmek hoşuma gitmiyor. Erkek ve kadın birbirinin tamamlayıcısı bence..

Babam çok küçük yaşta ayrılmış annemle, hep babasız büyüdük neredeyse ama hiç eksikliğini hissetmedim, ya da hep öyle olduğunu düşündüm. Sahip olduğumuz anne hepsiydi, herkesti… tüm duyguları, tüm eksiklikleri kapattı, kapatmaya çalıştı. Ben hala annem gibi anne olamadım diyorum, o kadar yokluğa, o kadar mücadeleye rağmen sabırlı, sevecen, bize güvenen, her kararımızda yanımızda olan.. Belki de benim kafamdaki kadın modeli buydu, istemediği yerde durmayan, istemediği şeyleri yapmayan.. Belki de kadın olmaktan öte asıl hayran olduğum, bu güçlü duygu durumuydu. Türkiye’de, 30-40’lı yaşlarda hala annesi ya da ebeveyniyle yaşayan, ya da karısı veya sevgilisi, hayatındaki kadına bağımlı, hala bir takım işlerini onlara yaptıran erkekler olduğunu düşünürsek bunun önemli bir ayrıcalık olduğunu daha iyi anlayabiliriz.

Hamile olduğumda da aklımdan geçen hep kızımın olmasıydı. Hatta genç kızken, evlenmeden de on tane çocuğum olsa hepsi kız olsun derdim ve dualarım kabul oldu dünyaya iki kız çocuğu getirdim. Yani geleceğin iki özel kadını.. Her ne kadar çatışmalarım olsa da, bazen başkalarının o söz dinleyen, annesinin yanı başında, sıradan diyebileceğimiz çocuklarına özensem de, herkesin onlara farklı baktığını hissetsem de nasıl çocuk yetiştirmek isterdin deseler yine aynı bu iki kızı tarif ederdim. Hayat böyle işte, öncelikleriniz neyse, yaşadıklarınız da büyük ölçüde o oluyor. Hayatının önceliği ev işlerine yardım eden, çalıştığı paranın bir kısmını ailesiyle paylaşan, derli toplu, saygılı toplumca çok kabul gören evlatlarsa, zaten ona sahip oluyorsun, çünkü öyle yetiştiriyorsun. Yok eğer entelektüel, başarılı, sıra dışı, dünyayla bütünleşebilen, farklılıkların farkında olan, duygularını önemseyen bireylerse yetiştirmek istediğin, çocukların önünü açıyorsun… çok hata yaptım, onları da, kendimi de çok üzdüm belki ama pek çok anne gibi iyi niyetliydim… hep bir üste çıksınlar istedim, onları da kendimi de çok yıprattım belki ama sonuçtan memnunum. Onlarla vakit geçirmek, birlikte etkinlik yapmak, sohbet etmek, film seyretmek, yemek yemek, alışverişe çıkmak dünyadaki en zevk aldığım şey. Hem çocuklarım, hem can dostlarım, hem en eğlenceli arkadaşlarım J

Hayatta kendimi en iyi ifade şeklim hep yazmak oldu. Küçükken hatıra defterim, şiir defterim, anket defterim, genç kızken büyük harita method defterlerini doldurduğum günlüklerim vardı… ilk gençlik duygularım, yaşadıklarım, gezdiklerim, hissettiklerim, arkadaşlarım, ilişkilerim…hep yazardım, sayfalarca, hatta o zamanki aşkıma -sonradan kocam oldu- askerdeyken, her gün mektup yazardım sayfalarca, asker dönüşü getirdiğinde koca bir poşet birikmişti.

Hayatı kendimce dolu yaşadım, bir günüm bir günüme benzemesin istedim, gidebildiğim yere gideyim, görebildiğimi göreyim, hayatın içinde olayım istedim. Çalıştım, evlendim, çocuklarım oldu, ev kadını oldum, bir zamanlar moda olan günlere de gittim, tiyatroya, sinemaya da.. yani bir kadının bürünebileceği pek çok role büründüm aslında. Çevremde pek çok genç arkadaşım, genç kadınlar var. Hayata yeni atılmış, kimi evli, kimi evlilik arifesinde, hatta genç yaşta hamile olanlar, hala bu konuda ne yapacağına karar veremeyenler, toplum baskısının altında kalıp, evli olmadığı için telaşa kapılanlar, toplum baskısını reddedip sevgilisi olduğu halde evlenmeyi rafa kaldıranlar.  Onları gözlemliyorum, bazen onlar üzüldüğü için üzülüyorum, bazen dertleşiyorum, kendimce fikir alışverişinde bulunuyorum. O yüzden yazmak, deneyimlerimi, gözlemlerimi paylaşmak istedim. Kimi anlatacağıma, nerden başlayacağıma karar veremedim önce. Sonra düşündüm kendimden başladım. En iyi bildiğim, en iyi tanıdığım kendimim. İnsan en iyi bildiği, en uzmanlaştığı konuyu aktarabilir ben de öyle yaptım, kendim ve yakınlarım, yakinen tanıdıklarım.. Sadece yaşanmışlıkları paylaşmayı, herkesin kendinden bölüm bulacağı gerçek hikayeleri yorum yapmadan yazmayı istedim.


18 yaş önemliydi bizim dönemimizde. Reşit olma yaşıydı. 18 yaşıma geldiğimde kendimi çok özel hissetmiştim, ehliyet almaya hak kazanmıştım, artık kendi kararlarımı ailemden bağımsız verebiliyordum. Sonu evlilikle biten en büyük aşkımı o yaşta yaşamıştım. O  nedenle 18 rakamını seçtim.  18 kadının, 18 evlilik hikayesi kendinizi bulacağınız, bir solukta okuyacağınız, okurken “aaa bu benim hikayem!” diyeceğiniz, ya da “bu bana hiç benzemiyor, benimki öyle farklı ki” diye düşüneceğiniz. Önümüzdeki ay bunları paylaşacağım sizinle. 

You Might Also Like

2 yorum

Mesajınız için teşekkürler...

Flickr Images

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı