anasayfa
ayın kadını
BANU ÖZMEN
Bu ay yıllarca
birlikte çalıştığım, tanımaktan çok büyük keyif aldığım, fiziksel hayranlığımın
hiç değişmediği, tipik ikizler burcu, dikkat çekici, hareketli ve enerji dolu
bir kadını sizlere tanıtmak istedim. Yıllardır ertelediğim ofis ziyaretini bu
söyleşi bahanesiyle gerçekleştirdik. Sohbet o kadar keyifli o kadar dolu
doluydu ki, biraz oradan, biraz buradan derken ne kayıt alabildim, ne not
tutabildim. Bir kez boşanma geçirmiş, 37 yaşında ikinci çocuğunu doğurmuş bir
kadın olan ben, onun her anlattığını öyle çok hissederek ve hak vererek
dinliyordum ki.. Kendisi anti-aging uzmanı, tam da mesleğine uygun olarak
yanından ayrıldığımda yenilenmiş, pozitif enerji dolmuştum. Cuma akşamüstünün
telaşlı saatleri arasında, kahve eşliğinde yaptığımız muhabbetten kalanları
size bu sayfada Banu Özmen’in ağzından aktarıyorum.
BANU ÖZMEN
Ankaralı bir aileyiz. Türkiye’nin en iyi okullarından mezun
olmasına rağmen ben olunca işten ayrılıp, evde çocuklarıma bakacağım kararı
annemin bana göre büyük fedakarlıktı.. Lise sonrası o zamanın çalışkan
çocukları genellikle ya tıp ya mühendislik tercihi yapardı, ben de doktor
olmayı tercih ettim. Tıp fakültesi biter bitmez, evlendim ve İstanbul’da
yaşamaya başladım. Annemin tüm uyarılarını göz ardı etmiştim o yaşlardaki tipik
genç kızlar gibi.
7 yıl sürdü evliliğim. 25 yaşındaydım evlendiğimde, hem çok
gençtik, hem de aile yapımız çok farklıydı. Boşanmaya karar verdiğim yıl birçok
felaketi bir arada yaşadık ailece. Dedemin kanser haberi, annemin rahim kanseri
ameliyatı, boşanma davamın sonuçlanması, mahkemeden on beş gün sonra barsak
düğümlenmesinden hastaneye kaldırılışım, kız kardeşimin kolunu kırması arasında
neredeyse birer ay vardı. Evimiz sürekli geçmiş olsuna gelenlerle dolup
taşıyordu.. 3 barsak operasyonu geçirdim, 38 kiloya düşmüş, ölümden dönmüştüm.
Bu olaylar benim ve ailemin pek çok olaya bakış açısını değiştirdi. Annemlerin
“kızım ne yaparsan yap, yeter ki mutlu ol” sözleri hala kulaklarımda.
Dibe vurmak denir ya… o dönem en diplerdeydim, şimdi
düşündüğümde nasıl kaldırabildim o kadar ağır olayı bir arada diye kendim bile
inanamıyorum.
37 yaşında hayat arkadaşımı buldum. Onunla vakit geçirmek,
onun yanında olmak beni inanılmaz mutlu ediyordu, duygularım karşılıklıydı.
Evlenmeye karar verdik. 44 yaşında anne oldum. Bir söyleşimde “en güzel
anti-aging yöntemi 44 yaşında anne olmak” demiştim ve gülmüştük.
40 yaş sonrası çocuk sahibi olmak bazı yönlerden zordu tabii
ama birçok açıdan da çok daha keyifli. Bir kere aklınızda bir şey kalmıyor,
yapmak istediğiniz pek çok şeyi yapmış oluyorsunuz, pek çok konuda doyuma
ulaşıyorsunuz ve tabii çocuğunuza daha da yoğunlaşıyorsunuz.
Hayat herkes için aynı olmuyor, anlamı da bu değil mi? inişli,
çıkışlı olması… Mutluluktan yere basamadığım zamanlar da oldu, çok fazla bunaldığım
zamanlar da..önemli olan şimdiki zamansa eğer huzuru buldum. Sevgili kocam ve
biricik kızım ve çok severek yaptığım işimle Türkiye’deki şanslı kadınlardanım.
Tüm kadınlara tavsiyem; hiçbir zaman, hiçbir olay karşısında
umutsuzluğa kapılmamaları. Hayat günü ve saati geldiğinde size her istediğinizi
veriyor. Yeter ki inancınızı kaybetmeyin, umutsuzluğa kapılmayın, elinizden
geleni yapın ve bekleyin J
1 yorum
merhaba .Banu hanıma nereden ulaşabiliriz.
YanıtlaSilMesajınız için teşekkürler...