5 günlük bir tatili fırsat bilerek buradan uzaklaşmak
istedim. Aylardan Ekim (2014)… Hem mevsime uygun, hem ekonomik, hem de yakın
bir yer olsun dedim ve uzun zamandır görmeyi düşündüğüm Eskişehir’e gitmeye karar
verdim. Çok da iyi etmişim…
Yalnız değildim, tatili fırsat bilip benim gibi
düşünen, İstanbul’dan gelen çok turist vardı, tramvaylar kalabalıktı. Çok erken
saatlerde vardığımız şehirde, otel lobisinde birkaç saat oyalandıktan sonra
kahvaltı için mekan aramaya başladık. Kaldığımız yer Osmangazi Ü. Civarıydı,
kampus çevresinde pek çok cafe, pastane ve yiyecek yerleri bulunduğu halde
hepsi kapalıydı ve üstlerinde bayram boyunca kapalıyız yazıyordu L
çok şaşırdım, sanki sadece öğrenciler yaşıyor bu şehirde diye düşündüm ama
şehirde geçirdiğimiz vakit boyunca anladım ki bu şehir tam bir öğrenci şehri.
Pek çok kiralık ve satılık daire var, tek odalı, eşyalı, pek çok iyi görünümlü
yurt, hem de hemen hemen her semtte, hele Osmangazi semti hem yurt, hem ev açısından
oldukça zengin. Şehirde ulaşım çoğunlukla tramvayla sağlanıyor, olmayan yerlere
de otobüs, minibüs var , çok kolay ve rahat. Otobüs durakları çok açıklayıcı,
kaldırımlar tamamen engellileri düşünülerek yapılmış. Her yer heykel dolu, hem
de neredeyse her sokak. AVM leri var ama buradaki gibi sokak başı değil,
cafeler, restaurantlar, tiyatro, sinema ihtiyacınız olabilecek her şey… caddede
butikler, her bütçeye uygun dükkanlar. Porsuk çayı çevresi yiyecek yerleriyle
dolu, fiyatları uygun. Ayrıca yine çayın civarında yürüyüş alanları da mevcut.
Bu şehre şimdikilerin deyimiyle “çakma şehir” diyebiliriz. Venedik’teki gibi
Porsuk çayı üstünde gondol gezisi, Pariste’ki gibi Disneyland’ın küçüğü Sazova
parkında kurulmuş (masal şatosu, nuhun gemisi, çocuklara yönelik çeşitli
etkinlik alanları) hatta Kentparkta yapay plaj bile var, bayıldımJ
soyunma kabinleri, kumsal, şezlongları.. uzanıp güneşlenmek geldi içimden. Sualtı müzesi gezmeye değer.
Balmumu müzesi
buradakinden çok zengin. Alıştığımızın
dışında halen hayatta olan tiyatro, sinema sanatçıları, gazeteciler,
politikacılar da var bu müzede. M.Ali Alaboradan, İlber Ortaylı, Zuhal Olcay,
Beyazıt Öztürk’e kadar pek çok ünlü,
Mehmet Barlas’ınki de vardı ya neyse artık .. Osmanlıdan başlayan,
kurtuluş savaşıyla devam eden ve bugünün tarihi sergilenmiş sanki. Odunpazarı
kendine has bir semt, evleri, fırınları, yiyecek yerleri tamamen yöresel.
Burada el sanatları çarşılarından alışveriş yapabilir, külliyeyi, camiyi
gezebilirsiniz ve harika lezzetleri deneyebilirsiniz. Cam sanatı ve lületaşı
işçiliği çok gelişmiş. Çibörek (artık çiğ börek denmediğini biliyorum), tatar
böreği, mantı, cevizli haşhaşlı ekmek, met helvası özellikle tavsiye edilebilenlerden. Arkeoloji
müzesi bir harika, neden bilmiyorum diğer gezdiklerimden daha etkileyici geldi,
her devirden, her kültürden biraz var galiba bundan mı, mezarlar ve onların
hikayeleri var ondan mı yoksa çok sakin bir ortamda gezdim ondan mı
bilmiyorum?? İlk çağ, tunç devri, taş devri,
roma, Selçuk , Hitit derken pek çok tarihi barındırmış içinde ama ne
yazık ki eksik olarak, kim bilir kazılarda verdiğimiz kayıplar ne kadar?? Üç
günlük geziden bana kalanlar bunlar, medeni ve yaşanabilecek bir şehir,
caddelerinde yürürken için açılıyor, sokaklar çok düzgün çarpık yapılaşma yok.
İstanbul’daki lüks semtlerdeki apartmanların görünümünde neredeyse tüm yapılar.
Şehir içinde spor alanları, parklar yeterince mevcut. Okul binalarının
birkaçını gördüm, tarihi yapı korunmuş, bizim çocukluğumuzdakine benziyor,
avlusu var J
Umarım yine bir gün yolum düşer, yine bu güzellikleri yaşar, göremediklerimi
tamamlarım Cumhuriyet müzesi tadilattaydı, Devrim arabaları gara taşınmış ve
maalesef çarşı içinde olduğunu sonradan öğrendiğim Opera Binası eksik
kalanlardan. belki de bu çok sevdiğim ama kabus haline gelen şehirden
kaçabilmeyi becerirsem, orada yaşamımı tamamlarım L ???
2 yorum
Merhaba, bu kadar güzelliği kaçırmış olmak büyük şansızlık..Belki nisan ayı bir kaç dostla gidebiliriz..
YanıtlaSilkesinlikle gitmenizi öneririm :) cok memnun kalacağınızdan eminim
SilMesajınız için teşekkürler...