MARY SHELLEY

MARY SHELLEY

Şahane bir biyografi ve dönem filmi… Oyuncular, mekanlar, kostümler bizi o günlere alıp götürüyor, kimine göre kasvetli o dönem benim ruhuma çok uyuyor.

İngilizlerin tutuculuğu, kuralcılığı yanında, cinselliğe, karmaşık ilişkilere, cinsiyet ayrımına bakış açılarını yüzümüze vuruyor.

Film diyaloglarında İngiliz aksanı etkileyici, tıpkı tüm İngiliz dizilerindeki gibi…

18. yüzyıl İngiltere'sinde doğmuş, annesini doğum sırasında kaybetmiş, anne babası ünlü birer yazar, 16 yaşındaki Mary Godwin, genç ve yetenekli şair Percy Shelley ile tanışınca aralarında hem fazlasıyla tutkulu hem de acı verici bir aşk doğar. Aynı zamanda Mary'nin yazma ve insanlık tarihine unutulmayacak bir eser bırakma isteği de uyanmıştır.

Yaşamsal deneyimleri, çektiği acılar, yalnızlık duygusu, hayal kırıklıkları içindeki karanlık tarafı keşfetmesine neden olmuş bunun sonucunda kimsenin beklemediği başarıya yaklaşmıştır.

Film, dünya edebiyatına Frankenstein gibi bir klasiği armağan eden İngiliz yazar Mary Shelley'nin hayatının fırtınalı bir dönemine odaklanıyor.

BENCE bu film cinsiyet ayrımını, kadınların ayakta durmakta ne kadar zorlandığını, kadın olunca kendini sürekli ispatlamak zorunda bırakılmayı anlatıyor. İzlediğinde düşünüyorsun, o dönemden bu döneme ne kadar az şey değişmiş… Dünya erkeklerden yana. Kadın olunca hep güçlü olmak zorundasın, yerlerde sürünsen de, yataklara düşsen de, kalkmalı, yeniden başlamalısın…

Mary çok güçlü bir kadındı, yaşadığı dayanılmaz acılarını üretime çevirdi. Hepimizin hayranlığını kazanan, kendimize ders çıkarmamıza sebep olan, en ihtiyacımız olan zamanda umut olan bu kadının hayatını beyazperdede izlemenizi tavsiye ederim.