AH ŞU BİZİM DEĞİŞKEN HALLERİMİZ ¡
Değişken ruh halim var benim, çok çeşitli karakterlere
sahibim. Kadınlık yazgısı bu galiba, her role girmek, şartların getirdiği hale
bürünmek…
Bazen Kızılderili bir kadın oluyorum, totem yapıyorum; bazen
ortaçağ büyücüsüyüm, uğurlu taşlarım,
uğurlu renklerim ve siyah bir kedim; bazen eski Türk filmlerinden çıkma, Türkan
Şoray’ım; sevdiğini senelerce pencerenin arkasından izleyebilen, kavuşamadığı
halde aynı tutku ve heyecanla umutsuz da olsa bekleyebilen; bazen Eva Peron
gibi diktatör, bir ülkeye liderlik yapabilecek güce sahibim; bazen Esmeralda
gibi Çingene ruhluyum, şarkı söyleyen, dans eden, bir yerde barınamayan, göçebe
hayatı yaşayan, inatçı, başı dik; bazen düzene boyun eğmiş umutsuz ev kadını; pamuk prensesin üvey annesi gibi ayna
karşısına geçip “söyle ayna en güzel kim” diyen, dış güzelliğin bir önemi yok
diyerek çirkin Wincenta’a aşık olan yine ben; kimi zaman Lady Diana gibi hüzün
dolu, bazen de Adile Naşit gibi kahkahalarla gülen de BEN. Zeyna gibi savaşçı
da olabiliyorum, barış elçisi Rahibe Teresa da. En çok içselleştirdiğim rol
herhalde, yıllar önce çok gerilerek ve heyecanla okuduğum kitaptaki İran’lı
anne Betty Mahmoody gibi “kızım (kızlarım) olmadan asla!”. Onlarla olan her şey
güzel, onlarsız eksik kalıyor çünkü L
Hangi yanımı daha fazla seviyorum, hangisiyle daha barışığım, etrafıma
hangisinin enerjisini yayıyorum bilmiyorum, bildiğim şu ki; tek çizgide yürüyemiyorum. Bir dönem birisi üstün geliyor, bazen de gün
içinde hepsi ortaya çıkıyor, çok yorucu oluyor J
Dedim ya, kadınlık halleri aslında bunlar, içimiz de var
Türkan Saylan’lar, Madam Curie’ler ve adını anmakla bitiremeyeceğimiz nice
fedakar, akıllı, keşfeden, keşfettiren, hem romantik, sevecen olabilen, gerektiğinde
büyük cesaret gösterebilen kadınlar J
0 yorum
Mesajınız için teşekkürler...