EVE GELEN MİSAFİR ©
Hayvanları uzaktan severim, küçükken pazardan aldığımız
civcivleri bile kutusunda severdim, dokunmadan, uzaktan…. Hayvan sever bir
ailem var, özellikle kedi delisi… neredeyse ailenin tüm fertleri. Ben ailenin
azınlıkta olan üyesiyim, insanlara da, hayvanlara da mesafeliyim. Sevgimi
içimde yaşayan, çoğunlukla da yansıtamayan….
Son iki yıldır alışmaya başladım, önce gittiğim evlerin
köpeklerine dokunmaya, kedi bulunan mekanlara girmeye başladım.
Geçen yıldan beri bir arkadaşım, kızımın evde çok yalnız
olduğunu, bir evcil hayvan almamın onun için ne kadar faydalı olacağını,
sorumluluk duygusunun gelişeceğini anlatıp duruyor…beni ikna etmek için türlü
yollar deniyor. Yıllar önce kızıma hediye gelen bir su kaplumbağasının ölümü
bizde travma yarattı. Bu duyguyu yeniden yaşamamak ve yeterince yorgun ve yoğun
hayatı olan, zamanla ilgili sorun yaşayan biri olarak bana yeni bir aile
ferdine bakmak hiç akıllıca gelmiyordu doğrusu.
Geçen aybaşı annem telefonda kardeşimin yine minibüs
altından bir yavru kedi çıkardığını, hasta olan hayvanı veterinere götürüp
tedavi ettirdiğini, eve getirince diğer kediler zarar vermesin, çok küçük, ne yapacağız diye dertlendiğinde aniden; "Bize getir bir aylığına, bayramda biz
tatile gidiyoruz, biraz toparlanır, siz de alırsınız.." dedim.
Kedimiz her türlü malzemesiyle evimize geldi, 7 yıldır
oturduğumuz bu eve giren ilk canlı hayvan misafirimizdi. Çok küçük ve ürkekti…
ilk andan itibaren bağ kuruldu aramızda. Hayvancağız belli ki kötü günler
geçirmiş, nerede bir köşe, nerede bir kuytu oralarda saklanıyordu, zor
buluyorduk çoğu kez. Tam kafama göreydi, sabaha kadar kendine seçtiği karanlık
köşede yatan, yemeğini tabağından, tuvaletini aynı yere yapan, çok oyuncu
sevimli bir kediydi Leon…
Bize geldiğinde ismi “Fiko” idi, kızım kendi kedisi olduğu
için ismini de kendi koymak istedi ve hayran olduğu bir dizi kahramanı “Leon”a
karar verildi, çok da yakıştı.
İyice alışmıştık birbirimize, eve geç geldiğimizde Leon evde
bekliyor diye panik oluyorduk, evden çıkışımız, yatarken aldığımız önlemler,
onun oyuncakları, tüm gün sıkıldığından mutlaka yarattığımız oyun saatleri,
yeni keşfettiği odalar, odalarda saklandığı köşeler, üstümüze çıkması,
bacaklarımız arasında uyuması… her şey çok güzel gidiyorken bir gece tam da
yatarken oynamamaya, dayanamadığı oyun ipine bile karşıdan bakmaya başladı.
Kızım anlamıştı bir şeylerin ters gittiğini, doğrusu benim aklıma hiç
gelmemişti.
O gece kusmaya başladı, kardeşime haber verdik, hayvan
ateşlenmişti, acil veterinere gitti, orada tedaviler yapıldı, on günden fazla
yattı, arada ziyaretine gittik ve arife günü yaşam savaşı sonlandı.
Evde büyük bir yas vardı, bayrama gözyaşlarıyla girdik.
Leon’u bayrama kadar misafir ederiz diye almıştık, gerçekten de bayram
arifesinde bize veda etti…
Anlatılmaz bir acı… zor bağlanan, sevdikleriyle özel bağ kuran
bizim için “LEON” hayatımız boyunca kalbimizde yaşayacak, evimizde izi hep
kalacak.
Çok özel bir kediydi. Bundan sonrası olur mu, olsa onun
yerini tutar mı?? Bilinmez… biz hala akşamları onu anıyoruz, hatıralarıyla
avunuyoruz, resimlerine bakıyoruz, gördüğümüz her kediyi Leon’la
karşılaştırıyoruz.
O zaten hasta bir kediydi, zor şartlarda sokaklarda yaşam
mücadelesi veriyordu, hayatının son dönemini ev ortamında, konforlu ve huzurlu
geçirdi, bizim de onunla karşılaşma, onu karşılama sebebimiz bu oldu diye
teselli buluyoruz. Hayatımıza ve evimize giren, yüreğimize misafir olanlar için
avunduğumuz gibi avunuyoruz L
0 yorum
Mesajınız için teşekkürler...