BUDAPEŞTE
#MACERİSTAN#HUNGARY#BUDAPEST#
Hangi şehirde yaşamak istersin sorusuna vereceğim cevap; Budapeşte.
Çok kolay yaşanan bir şehir ve çok düzenli ve çok güvenli…
Her sokağı müze gibi, tıpkı çoğu Avrupa şehrinde olduğu
gibi. Tarihe dokunulmamış, tarihi binalar içerisinde yerleşilmiş. Tüm şehri
yürüyerek gezebileceğin gibi, toplu taşıma mükemmel. Tramvay, metro, otobüs… Birisinden
geç diğerine, gez gezebildiğin kadar.
Havaalanından şehir merkezi yaklaşık 50 dk, 1 saat sürüyor,
aklınızda bulunsun. 100E, 200E no.lu otobüslerle bu yolculuğu
gerçekleştiriyorsunuz, otobüse binmeden biletinizi alabilirsiniz, görevliler
size yardımcı olacaktır.
Tuna nehri şehri ikiye ayırıyor. Buda ve Peşte. İstanbul
gibi, köprülerle birbirine bağlanıyor, köprüleri yürüyerek de geçebilirsiniz,
toplu taşıma kullanarak da şehrin diğer yakasına ulaşabilirsiniz. Nehrin
ortasında bir de “ada”var. Tramvayla adaya ulaşım çok kolay, ama bizim adalardan
sonra hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Büyük bir park gibi. Yaz mevsimi
yiyecek içecek mekanları açık olunca nehir kenarında şehir merkezinden uzak
daha doğayla iç içe bir gün geçirebilirsiniz, kış mevsimi sadece yürüyüş
yapabilir, banklarda oturup etrafı izleyebilirsiniz.
3 gece 4 tam gün şehri gezmek, yaşam tarzıyla ilgili bilgi
edinmek için yeterli. Bir hafta ayırabilirseniz bu güzel turistik şehre,
aklınızda yapılmadık bir şey kalmaz. Termal hamamlara girebilir, tarihi
müzeleri gezebilir, sokak lezzetlerinin hepsini tadabilirsiniz.
Gitmeden önce “Budapeşte’de görülmesi gereken yerler”
listesi yapmıştım. Hemen hepsini gezdim. Küçük bir not: Kale bölgesine bir tam
gün ayırabilirsiniz, şehrin en tepesinde yemek yiyebilir, kahve molası
verebilirsiniz. Teleferik ya da otobüsle çıkılıyor. Ama biz yürümeyi tercih
ettik, şansımıza hava güzeldi değişik bir deneyim yaşadık.
Şubat ayı iyi bir dönemmiş Budapeşte için, orada
tanıştığımız esnaflar öyle söyledi. Noel zamanı paraları bitiriyorlarmış
Avrupalılar, o yüzden şehir sakin oluyormuş, yazın turistten geçilmiyor buralar
dediler, sokakta yürünmüyormuş.
Budapeşte’de de lunapark var. Belli ki, eğlenmeyi seviyorlar.
İlginç geliyor, memleketimizde tarihe gömülenlerin buralarda hala ayakta
kalması.
Türkler çok fazla. Türk lokantaları da var elbet, tüm
Dünyada olduğu gibi. Yöresel lezzetlerden tatmayı tercih ettim ben mümkün
olduğunca.
Kale bölgesindeki restaurantta “Macar Gulaş” yedim,
harikaydı. Sokak lezzetlerinden “langos” tattım son gün. 2 kişi ancak yiyebiliyorsunuz,
bizim pişinin çok daha büyük olanı ve üstüne farkı malzemeler
ekleyebiliyorsunuz. Gerçekten lezzetliydi. Buda bölgesinde Gallert hamamı karşısında
Gallert tepesine şehir manzarası izlemek için tırmanırken, sokak satıcısından
sıcak şarap aldık. Kendi yapımıydı ve çok lezzetliydi. Türkiye’den geldiğimizi
öğrenince Türkçe konuşarak “teşekkür ederim” dedi J .
Kapalı pazarda strudeli peynirli ve vişneli olarak farkı bir
şekilde yedim. Oraya özgü zincir restaurantlardan “Pizza me” hemen her yerde
karşınıza çıkıyor. Kesinlikle çok lezzetli ve doyurucu, özellikle mantarlısını
tavsiye ederim. Romanya’da tanışıp aşk yaşadığım “kurtos kalacs” ile burada da
karşılaştım. Her gün bir tane alıp, henüz sıcacıkken midemize indiriyorduk.
Kruvasanlar, güne başlamak için bir sebeptiler zaten.
Gitmeden okuduğum yorumlarda Macarların kaba olduğu, adres
sormamamız gerektiği yazılıydı. Biz şanslıydık herhalde, havaalanından başlayan
yol sorma süreci, 4.günün sonuna kadar sürdü ve son derece yardımsever
yaklaştılar her biri. Kaldığımız otel hizmeti de aynı derecede tatmin ediciydi.
Yediğim ayrı güzel, gördüğüm ayrı güzel Budapeşte’ye umarım
bir kez daha yolum düşer…
0 yorum
Mesajınız için teşekkürler...