Aralık 2018 - bence

“I TONYA” – BEN TONYA Tarihe ‘üçlü axel’İ başaran ilk A.B.D’li kadın patenci’ olarak geçen Harding, önce arkadaşı sonra eze...

“I TONYA” – BEN TONYA

Tarihe ‘üçlü axel’İ başaran ilk A.B.D’li kadın patenci’ olarak geçen Harding, önce arkadaşı sonra ezeli rakibi olan Nancy Kerrigan’ın diz kapağına cop darbeleri indikten sonra sadece bu olayla anılıyordu. Film yapımcıları ünlü sporcunun hayat hikayesini en baştan ele almış. Dünya çapında bir skandala dönüşen ve Harding’in buz pateninden ömür boyu men edilmesiyle sonuçlanan süreci anlatmış.

Eş değiştirmeyi rutin haline getirmiş sevgisiz annenin, Tonya’nın yeteneğini ilk keşfeden kişi olmasına rağmen hem ruhsal hem de fiziksel açıdan kızını istismar etmiştir. Gelin görün ki bu zulümden kurtulmak için sığınacak bir liman olarak gördüğü evliliğinde de yaşadıkları da farklı değildi.

Film geçen yıl vizyondayken izleyememiştim, tam da bu günlerde karşıma çıkmasının anlamı ne acaba?? Biyografi dönemi oldu benim için, son seyrettiklerimde baba-oğul, bu filmde de anne-kız ilişkisinin sonuçlarını görüyoruz. Başarı geçicidir, en üst noktaya gelirsin orada kalır mısın, belli değil… Ama çocukluk travmaları kalıcı. Yaşamımızı olduğu gibi etkiliyor; kişiliğimiz, ilişkilerimiz, evliliğimiz, verdiklerimiz, aldıklarımız…

Seçme şansımız olsaydı hangisini tercih ederdik? Hırs ve başarılarla dolu bir yetişkin olmayı mı, huzur ve güven duygusu içinde geçen bir çocukluk mu?

Özellikle kız çocuk annelerine izlemelerini öneririm, her hatanın dönüşü vardır, düşünün birkaç saniye; birlikte olduğunuz erkek için neyi feda ediyorsunuz? Sizin için hangisi daha önemli, yaşadığınız adı “aşk” olan ilişkiler mi, bu ilişkinin çocuğunuz üzerindeki etkileri mi? Yüreğiniz ileride bu olumsuz etkileri kaldıracak kuvvette mi?