AVRUPA BAŞKENTLERİ 

Uzun süredir yazmaya ara vermiştim. Pandemi sonrası evde kalmanın acısını çıkarmayı hedeflemiştim ve ‘Avrupa başkentlerine ziyaret’ projemi büyük ölçüde tamamladım. 10 başkent diye yola çıktım ve her ziyaretin dönüşü yeni bir gezisinin hazırlığı oldu.

Berlin’le başladı bu macera, Budapeşte, Viyana, Bükreş, Sofya, Atina, Paris, Prag, Bratislava, Roma, Üsküp, Belgrad, Karlovy Vory , Saray Bosna, Amsterdam, Zagreb, Kopenhag derken araya başkent olmayanları da sıkıştırdım (Dresden, Bologna, Pisa, Cenova, Milano, Floransa, Zürih, Plovdiv, Selanik, Dedeağaç, Gümülcine, Kavala, Kotor, Ohrid, Transilvanya, Braşov vs). Hızlıca tamamladığım bu süreç sonrası kısaca özetlemek istedim deneyimlerimi, yediklerimi, gördüklerimi.

Avrupa kültürü bana çok yakın, mesafeli, kuralcı, saygılı… tabii ki biz turist olarak iyi yerleri gezip, şehrin güzelliklerine şahit oluyoruz. Oysa artık dünyanın ortak sorunu göçmenler. Hızlı nüfus artışı beraberinde işsizlik, yoksulluk getiriyor, dolayısıyla yasadıkları coğrafyayı terk edenlerin sayısı hızla artıyor. Ülkelerin vatandaşları azınlıkta kalmış sanki, eskilerin deyimiyle herkes her yerde. Bu durum kültür karmaşasına yol açabiliyor.

Gezdiğim şehirlerin hepsinin ayrı hikayesi var, ortak özellikleri ise tarihe ve doğaya olan sadakatleri. İnsan gezerken başka bir yüzyıla gitmiş gibi; keşfetmek, resmetmek heyecan verici.

Paris’in büyüleyici etkisi, Budapeşte köprüleri orta Avrupa incisi, Viyana’nın zarifliği, Kopenhag’ın şıklığı, Amsterdam’ın renkleri, Zürih’in lüks zevkleri, Prag’ın tarih kokan sokakları, Roma’nın ihtişamı, Bratislava’nın şirinliği, Zagreb’in huzuru ve içimde hissedeceğim daha pek çok güzel duygu…

Yakın zamanda yine bir şehir gezim olacak, umarım güzel anılarla dönerim ve sizinle paylaşırım.

#avrupa#gezi#seyahat#yolculuk#keşif#tatil#başkent#tarih#